Emeklilik yasasına karşı kitlesel eylemler sürüyor

Fransa’da hükümetin emeklilik yaşını 62’den 64’e çıkaran yasa tasarısını kabul etmesi, haftalardır süren protestoları daha da alevlendirdi. En büyük tepki ise 49.3 olarak bilinen, anayasanın 49’uncu maddesinin 3’üncü paragrafına dayanarak tasarının parlamentoda oylamaya sunulmadan kabul edilmesi kararı alan Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron’a. Hükümetin kararlı hamlelerinin karşısında yüzbinlerce işçiyle örgütlenen grevleri ve gelecek süreci Sorbonne Üniversitesi’nde öğretim görevlisi, sosyolog Pınar Kılavuz ile konuştuk.

-Emeklilik yasasına karşı halk son derece iradeli bir tutum sergiliyor. Fransa’da işçilerin ve gençlerin bu denli örgütlü hareket etmesini nasıl yorumluyorsunuz?

Fransa’da dün 10. büyük eylem günüydü. Katılan kişilerin sayısı her geçen gün artıyor. Ülkenin her yerinde insanlar hak arayışı içinde. Durumu özetlemek gerekirse, bir yanda meclisi hiçe saymış, reformu geçirmek için anti-demokratik yollara (49.3’ün uygulanması) başvuran bir hükümet var, diğer yanda ise her gün daha kalabalıklaşan, gündelik hayata müdahale eden, bu anti demokratik uygulamaya karşı hükümete geri adım attırmak için kararlı bir tutumla eylem yapan halk. Bu örgütlü hareket etme hali Fransa’da senelerdir var, sadece isçiler ve gençlerde değil. Halkın tabanına yayılmış. Sokakta kadın, erkek, yaşlı genç, her meslekten insanı görmek mümkün. Gençlerin endişesi şu yönde: Emeklilik yaşı artarsa piyasadaki işler de azalacak, bu nedenle zaten iş bulmakta zorlanan kesim daha da zorlanacak. Endişelerinin en büyüğü ise gelecekleri için alınan bu kararda onların fikrinin sorulmaması. Öğrenci sendikaları, özellikle lise ve üniversite seviyelerinde çok örgütlü. Örneğin bazı üniversiteler ve liseler protestolar kapsamında abluka altında. Yine de en çok demir yolları çalışanlarının grevleri medyada yerini alıyor.

-Grevlere katılmayan ve desteklemeyen kesimler var mı? Onlar nasıl bir tavır içinde?

IFOP’un gecen hafta yaptığı bir ankete göre Fransız halkının yüzde 62’si emeklilik reformuna karşı yapılan eylemlerin daha da artarak hükümete geri adım attırma noktasına gelmesi taraftarı. Başka anketlere göre ise bu oran yüzde 70. Desteklemeyen, yani reformun yanında olan kesimde, “insan ömrü uzadığı için daha fazla çalışabiliriz” düşüncesi (hükümetin argümanlarından biri), kabul ediliyor. Özellikle de bu son eylemlerde, göstericiler arasından bir kesimin şiddet uygulaması bu karşıtlığa eklendi. Fakat çöplerin toplanmaması ya da uçak, tren seferlerinin iptali, okullar, benzin rafinerileri gibi günlük hayatı doğrudan etkileyen eylemlere karşı çıkanları şu an görmüyorlar. Medyada ve anketlerde halkın çoğunluğu bu reforma karşı.

-Ülkedeki süreci basın nasıl görüyor?

Fransız gazetelerin manşetlerine baktığımız zaman ana konu ülkedeki kaos. Macron’un ve hükümetin aldığı bu kararlar sosyal bir krize neden oldu. Ülkenin tansiyonu düşmüyor, Macron’un bu krizi yönetemediği düşünülüyor. Ek olarak “diktatör, kral, demokrasi karşıtı” betimlemeleri yapılıyor. Kriz çıkaran ve bu krizi çözmek için değil, daha karmaşık hale getirmek için uğraşan bir imaj çizdiği fikri paylaşılıyor. Medyada en çok ele alınan başka bir konu ise Fransa’da polisin, göstericilere uyguladığı şiddet. Gösterilerde yaralananlardan hayati tehlikesi olanlar var. AB ülkeleri, kurumları, insan hakları dernekleri, Dünya Af Örgütü ve AB dışı ülkeler, bu şiddeti kınadıklarını, Fransa’da polisin tutumunu doğru bulmadıklarını da bildiren metinler yayınlıyor.

-Hükümet, halk sokağa dökülse de reformdan geri adım atmayacağını söylüyor. Macron ve Başbakan Elisabeth Borne’un tavırlarını göz önüne aldığımızda, hükümetin geleceğinin nasıl şekilleneceğini düşünüyorsunuz?

Fransa’da hükümetin önünde daha 4-5 sene var. Evet, hem Macron verdiği röportajlarda bu reformun onun da çok hoşuna gitmediğini ama buna mecbur olduğunu, “ülkenin geleceği için” olduğunu söyledi. Başbakan Elisabeth Borne ise burada başka bir kilit isim. Çünkü Macron, acil olarak bakanlar kurulunu toplamış, başbakan ile görüştükten sonra 49.3’ü kullanacaklarını yine Borne, vekillere mecliste açıklamıştı. 24 saat içinde muhalefet, bir partiler arası gensoru önergesi verdi ve bu, yalnızca 9 oy farkı ile kabul edilmedi. Aksi takdirde hükümet düşecekti. Hükümet, mecliste mutlak çoğunluğu elde edemediği için başka metinler oylanırken de kendisine ittifak kuracağı partiler arayışına girecek. Bunun için de yine sağcı olan Cumhuriyetçiler partisi ile kendini genişletme çabasında olacaktır. Muhalefet de kendi üzerine düşeni hem mecliste, hem de sokakta yapmaya devam edecek.

-Emeklilik yasası kadınları nasıl etkileyecek?

Reformu toplumsal cinsiyet açısından değerlendirmek gerekirse, kadınlar erkeklerden daha çok etkilenecekler. Fransa’da kadınlar, erkeklere göre yüzde 24 daha az kazanıyor ve bu fark, emeklilik maaşlarında yüzde 28’e varıyor. Ayrıca, çocuklara bakacak kurum ya da birini bulamadıkları için ve ev işleri kadının “doğal görev” tanımında varmış gibi davranıldığı için, erkekler kariyerlerine daha fazla odaklanabilirken, kadınlar daha çok yarı zamanlı işlerde çalışmak zorunda kalıyor. Bu bir tercih değil, toplumsal dayatma. Fransa’da yaşlı veya engelli bir akrabaya bakmak için çalışmayı bırakanların üçte ikisi kadın. Kadınların kariyerleri daha kısa ve bu nedenle yeni reformun onlar üzerinde olumsuz bir etkisi olacak. Çünkü çalışma saatlerinin uzatılmasından oluşan tüm reformlar, eksik kariyerlere sahip olma olasılığı daha yüksek olan kadınların aleyhine: Kadınların yüzde 40’ı tamamlanmamış bir kariyerle emekli oluyor. Bununla birlikte Fransa’da, Eşitlik Yüksek Kurulu’nun yayımladığı “cinsiyetçilik hakkında” başlıklı rapora göre ise iş dünyasındaki cinsiyetçilik sürüyor.

Pınar Kılavuz

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir