Ayasofya’da yeni dönem başladı açıklamaları ardından, müze için oluşturulan bilet gişeleri de özel bir şirkete verildi.
Eski Turizm Bakanı Bahattin Yücel, bu şirketin en büyük hissedarlarından birinin Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy’un kardeşinin bacanağı olduğunu iddia ediyor. Yücel, 2022 yılında kurulan DEM Müzeciliğin, Efes antik kentinin gişe işletmesini de üstlendiğini söylüyor.
Yücel ile tüm bu süreçleri ve ayrıntıları konuştuk.
Ayasofya Müzesi’nde neler oluyor, müze özelleştirildi mi?
Ayasofya’nın giriş sistemi değiştirildi. Ayasofya ve Efes Müzesi ayrıldı, diğer müzelerden. Daha önce bütün müzelerin giriş-çıkışı bir özel şirketin kontrolüne verilmişti. Özel şirket turnikelerden geçiş paralarını tahsil edip onun belli bir bölümünü kendisine hizmet bedeli olarak alıp üst tarafını Eski Eserler ve Müzeler Genel Müdürlüğü adına döner sermaye işletmesine ödüyordu bakanlığın. Şimdi bu son durumda ayrılan iki tane müzenin, yeni kurulmuş bir şirkete giriş haklarının verildiğini görüyoruz. Ama hangi koşullarda, bir ihaleyle mi, yoksa hizmet alımıyla mı, doğrudan seçerek mi verildi? Bu konuda herhangi bir bilgi yok şu ana kadar açıklanmış.
YENİ BİR ŞİRKET!
Ayasofya Müzesi’nin gişesini de mi aynı şirket işletiyor?
Tabii, tabii! Şimdi burada bir özellik var, olabilir, iktidarın tasarrufudur, bu şekilde kullanacağım demiştir. Bunun yasalara, Türkiye’deki geleneklere uyan uymayan tarafı varsa buna itiraz edilebilir. Bunu yapması gereken de siyaset grubudur. İstanbul Büyükşehir Belediyesi başta olmak üzere muhalefet partileri de bu konudaki görüşlerini bildirirler. Ama böyle bir çalışma yok. Ama daha başka bir şey söyleyeyim ben size DEM denen bu şirket yeni bir şirket ve bu şirketin en büyük hissedarı olan kişi Uğur Esin, şimdiki kültür ve Turizm bakanımızın kardeşinin karısının kız kardeşiyle evli! Yani bakanımızın kardeşinin bacanağı! Yani şimdi geçmişte bu konularla ilgili tecrübesinin de sadece dış mekânlara televizyon ekranları yaptığını biliyoruz, teknik olarak, bu işlerle uğraşmış. Şimdi birden bire bu deneyimli müzecilik konusundaki yeteneğinin bakanlık tarafından keşfedilmesinde bu akrabalık ilişkisinin rolü var mıdır yok mudur bunu bilmiyoruz. Bunun cevabını onların vermeleri lazım! Bu tabii tam anlamıyla nepotizmdir. Türkiye’de dönem, dönem bunlara rastlıyoruz ama ilk defa bu kadar kör parmağın gözüne değecek şekilde yapıldığının da altını çizelim.
İKİSİ DE ÖNEMLİ…
Ayasofya Müzesi ve Efes Müzesi, sizce neden önce ikisi!
Ayasofya Müzesi sonunda camiye dönüştürüldüğü için Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından, onun tasarrufundaydı. Şimdi zaten bu konudaki genelgeleri de Vakıflar Genel Müdürlüğü yazıyor. Türkiye Seyahat Acenteleri Birliği (TÜRSAB), İstanbul Rehber Odası ve Türkiye Rehberler Birliği ile Vakıflar Genel Müdürlüğü muhatap oluyor. Efes için henüz Vakıflar Genel Müdürlüğü’yle ilgili bir yazışma yok.
İki müzenin bu şekilde önemli olmasının bence nedeni, Türkiye’de en fazla talep yaratan, ziyaret edilen yer olmaları! Yaklaşık 4 milyon, pandemi koşullarının dışında tutuyorum, ziyaretçisi var Ayasofya’nın, yabancı ve biletli! 2-3 milyon arasında da Efes Müzesi’nin! Biz toplamda 7 milyonluk, elinde hazır ziyaretçi potansiyeli olan iki müzeden söz ediyoruz. Şimdi bu müzeler DEM adlı bir şirkete verilmiş. Bu şirketin tanıtımını da kendi internet sitelerinde yaptığında “deneyimli müzecilik” konusundaki tecrübelerinden söz ediyor. Ben 50 yıla yakındır turizmle uğraşıyorum. Deneyimli müzecilik, deneyimleme yoluyla müzecilik, bunu ilk defa duyuyorum. Olabilir. Belki dikkatimden kaçmıştır ama bu şekilde sunulmasını, ben neden yapıldığını anlayamadım. Ama asıl önemli olan müze giriş ücretlerine yüzde yüzün üstünde zam yapıldı ve 25 Avro’ya çıktı. Burada en fazla, gün itibarıyla, yani sezon özellikleri açısından, ziyaretçi alacak yer Ayasofya’dır. Özellikle ocak ayında Ortodoksların da önem verdikleri bir ziyaret yeridir, eski bir tapınak olması nedeniyle!
Bir yıllık geliri çok yüksek bir rakam oluyor. Bu gelirin tamamı şirkette mi kalacak?
Şöyle toparlarsak aşağı yukarı 150 milyon Avro, yıllık bilet geliri var buranın! Ve bu bilet gelirini doğrudan doğruya bu şirket alacak! Ama bunun, vermiş olduğu deneyimli müzecilik çalışmasıyla ne kadarını kendine alacak bunu bilmiyoruz. Bunun aslında açıklanması lazım.
Sizce bu süreç nasıl ilerlemeliydi?
Ayasofya Camisi’nin de eskiden bulunduğu yerin hem cami hem müze olarak kullanılmasıyla karşı karşıyayız. Burada belki doğru olanı şu yapılabilirdi: Çok özel günlerde Müslümanlar açısından cami… Onun dışında kalan günlerde de bir müze olarak herkesin ziyaretine açılabilirdi. Şimdi bu kargaşanın da önüne geçmek böyle mümkündü. Fakat nedense bu hiç gündeme gelmedi ve ayrıca da ben çok önem veriyorum İstanbul, Türkiye’de 15-16 milyon yabancı ziyaretçi alan bir yer, transitleri de katarsak işin içerisine ve orada en fazla ziyaret edilen tarihi yarım ada geliyor. Tarihi yarımadada iki tane önemli yer var. Biri Ayasofya diğeri Topkapı Sarayı! Şimdi bunların bulunduğu yerde çok daha özenli davranmak gerekirken bu birden bire böyle bir tür, henüz kendisini kanıtlamamış bir şirkete Ayasofya’nın bu şekilde düzenlenmesinin verilmesini ben, çok fazla anlayamıyorum. Bu eleştirilecek bir durum bence!
DENEYİM MÜZELERİ!
Şu anda Sultanahmet’te bulunan eski tapu ve kadastro binasının bakanlık tarafından restore edilmesinden sonra açılan Ayasofya Tarih ve Deneyim
Müzesi ve Efes Deneyim Müzesi’ni de DEM Müzecilik işletiyor. Hatta şirket yakın zamanda Hierapolis ve Kapadokya deneyim müzelerinin de açılacağını duyurdu. Kültür ve Turizm Bakanlığı himayesinde, DEM Müzecilik tarafından geliştirilen ve işletilen Efes Deneyim Müzesi, Efes antik kentinin içinde, antik Tiyatronun hemen karşısında yer alıyor. Ayasofya Tarihi Müzesi ve Efes Deneyim Müzesi’ne giriş TC vatandaşına 250 TL, yabancı turiste ise 25 Avro. Turistlere aynı ücret Ayasofya Müzesi’nde de uygulanıyor. 15 Şubat’a kadar kapalı olan Efes Deneyim Müzesi’ne giriş ücretleri ise TC vatandaşına 425 TL, yabancılara ise 850 TL…
Ayasofya, Efes deneyim müzeleri, devamı da gelecek. Ayasofya müzeyken yoktu. Cami olduktan sonra ortaya çıktı. Sizce neden?
‘BİR ÇİVİ BİLE ÇAKAMAZSINIZ’
Ayrı bir kapı yapıldı Ayasofya’nın girişleri ayrıldı ve tarihi taşların üzerine laminant parke döşendi. Bununla ilgili neler söylemek istersiniz?
İşin gelelim teknik tarafına. Ayasofya’nın girişine, normalde Ayasofya gibi çok özelliği olan, tarihsel niteliği olan yapılara bir çivi bile çakamazsınız. Oraya güya bir büyük restorasyon çalışması yapılıyor. Mimar Sinan döneminde yapılan bir minare var, o minarenin çevresinde iskele kuruldu. Bu iskelenin altından giriş verdik, orasını güvence altına almak, insanların başına bir şey düşmesini engellemek için, restorasyon çalışması sırasında böyle bir kapı yaptık deniyor. Kapı tamamen tırnak içinde söylüyorum, modern mimariye göre elektrikli stor içinden yeni sentetik ahşap malzeme döşenerek yapılmış bir galeriye çıkıyor. Bu galeriler Ayasofya’nın içerisinden üçüncü kata kadar, kubbenin çok yakınına kadar, galeri adı verilen dar yol üzerinden, yabancı ziyaretçilere daha çok ya da biletli girenlere müzeyi ziyaret etmeleri için imkân sağlıyor. Tamam, buna da bir şey demiyoruz. Fakat bu yapıların da Ayasofya’nın özgün mimarisiyle hiçbir ilgileri yok. Özellikle de kapının! Bununda aslında Ayasofya’nın geçmişine bir saygısızlık olduğunu görüyorum.