İzmir‘in Buca ilçesinde yıkılıp yeniden yapılan bir okula, 12 Eylül darbesi sonrası Diyarbakır Cezaevi’nde yapılan işkencelerle anılan Esat Oktay Yıldıran’ın isminin verilmesi tepkileri beraberinde getirdi. Açıklama yapan Milli Eğitim Bakanlığı, “Böyle bir uygulamanın Bakanlığımızca tasvip edilemeyecek bir hata olduğu kolaylıkla anlaşılabilir. Bu bağlamda ad verme yetkisi olan İzmir Valiliği’ne gerekli bilgi verilmiştir.” ifadelerini kullandı. Bu gelişmenin ardından Yıldıran’ın hayat hikayesi merak konusu oldu.
DARBENİN ARDINDAN DİYARBAKIR CEZAEVİ’NDE GÖREV YAPTI
1949 yılında İstanbul’da doğan Esat Oktay Yıldıran, 12 Eylül Darbesi sonrası 24 Şubat 1981-1983 tarihleri arasında Diyarbakır E Tipi Askerî Cezaevi’nde yüzbaşı rütbesiyle güvenlik amiri olarak görev yaptı. O dönem yüzbaşı rütbesine sahip Yıldıran, Diyarbakır E Tipi Askerî Cezaevi’ne Ankara’dan gönderilmişti. Yıldıran, görevi sırasında işkenceler nedeniyle 60’a yakın kişinin ölümüne yol açmakla sorumlu tutuluyor.
HAKKINDAKİ İŞKENCE SÖYLEMLERİ KORKUNÇ
SUİKAST SONUCU ÖLDÜRÜLDÜ
Yıldıran, Diyarbakır Cezaevi’ndeki görevinin ardından İstanbul’a atanmış ve İstanbul 23. Piyade Tümeni’nde binbaşı rütbesiyle tabur komutanı olarak görev yapmıştı. Yıldıran, 1988 yılında İstanbul’da bindiği bir halk otobüsünde öldürüldü. Silahlı saldırıyı terör örgütü PKK üstlendi.
“SİZE ÖYLE BİR PROGRAM UYGULAYACAĞIM Kİ ÇIKTIĞINIZDA KENDİNİZİ TANIYAMAYACAKSINIZ”
25. ve 26. Dönem AK Parti Mardin Milletvekili, AK Parti MKYK Üyesi Orhan Miroğlu, cezaevi anılarını anlattığı bir röportajında Yıldıran için şu ifadeleri kullanmıştı: “Cezaevinde akıl almaz işler yapılıyordu. 60’a yakın marş ezberlemişti herkes. Çıplak havalandırılmaya çıkarılmak, buzların üzerinde süründürülmek, her gün copla tecavüze uğramak. Aklınıza gelebilecek çok kaba, çok insan onurunu yerle bir eden uygulamalardı. Maddi ve manevi olarak bir kişiliksizleştirme, bir kişilik katli gibi düşünebilirsiniz. Nitekim bu işin başındaki İç Güvenlik Amiri Yüzbaşı Esat Oktay Yıldıran, bunu sürekli söylüyordu. Toplu konuşmalar yapıyordu ve o konuşmaları hücrelerden, koğuşlardan dinlerdik. Hep şunu söylerdi, ‘Size öyle bir program uygulayacağım ki buradan çıktığınız zaman kendinizi tanıyamayacaksınız’. Gerçekten de böyle oldu.”
TEPKİLER ART ARDA GELDİ
Miroğlu, Yıldıran’ın adının okula verilmesi sonrasında yaptığı sosyal medya paylaşımında da “Ardında işkenceden geçmiş binlerce insan, intiharlar ve ölümler bırakan Esat Oktay’ın adının bir okula verilmesini meşru kılmaz. Koyacaksanız benim yakın korumam olan ve daha altı aylık hamileyken karnındaki bebeğiyle Midyat’ta iki silah arkadaşıyla beraber şehit edilen Şerife Özden Kalmış’ın adını koyun! Koyacaksanız Diyarbakırlıların yeni doğan çocuklarına adını vermeye hala devam ettiği Emniyet Müdürü Gaffar Okkan’ın adını koyun! Peki bir işkencecinin hayatında iyi ve güzel olan nedir, ibretten başka! Bu iş Türkiye’ye yakışmadı Sayın Bakanım!” ifadelerini kullandı.
TÜRK: BENİ ÇIRILÇIPLAK SOYUP 200 ASKERİN İÇİNDE COPLA DÖVDÜ
HDP’li siyasetçi Ahmet Türk ise Yıldıran tarafından işkenceye uğradığı dönemi anlatarak, “Bir gün beni çırılçıplak soyarak 200 askerin arasında coplarla dövmeye başladı. Askerleri tahrik ederek, ‘Bakın bu adam milletvekiliymiş, bu adam solcuymuş, durumu şimdi budur. Gelin siz de görün’ diye bağırıyordu. Bu sadece bir iki kere olan bir şey değil. Yüzlerce kez bu işkenceleri yaşadık.Bu duruma, demokrasi düşmanlarına, insanlık düşmanlarına ve Kürt düşmanlarına verilen bir ödül olarak bakmak lazım.” dedi.