Welcome to Our Website

Ali Babacan: Partimizin 10 yardım TIR’ına AFAD el koydu

DEVA Partisi Genel Başkanı Babacan Habertürk’e açıklamalarda bulundu. Babacan AFAD’ın partiye ait 10 yardım tırına AFAD el koydu ifade ederek “’Biz AFAD olarak gerekeni yapıyoruz’ diyerek yardım TIR’larına el koyuyorlar. Kolay kolay bizim kamyonlarımıza dokunamıyorlar, olay çıkar diye. Yaklaşık 10 TIR’ımıza el konuldu. Ama olmadı yapamadılar, her şey çok aksadı.” dedi.

Babacan’ın açıklamalarından satır başları şu şekilde:

“ÇOK UZUN ÇADIR KUYRUKLARI OLUŞUYOR”

Antakya’da Habibi Neccar Camii’nin önündeyiz. Bu üçüncü haftamız. İlk hafta bazı bölgelere gittik. Gaziantep’ten başladık, daha çok kırsal alana ağırlık verdik bu haftaki ziyaretlerimizde. Tarım ve hayvancılığın yapıldığı yerlerdeki sorunları, ihtiyaçları tespit edelim istedik. Bugün İskenderun, Defne, Samandağ, Yayladağı ve Antakya’dayız. En önemli ihtiyaç çadır. Nereye gitsek çadır feryadıyla karşı karşıya kalıyoruz. Çok uzun çadır kuyrukları oluşuyor.

“İNSANLAR EVLERE GİRMEYE KORKUYOR”

Hijyen ihtiyaç var. 3 hafta başını yıkayamayan insan var. Gıda sorunu önemli ölçüde çözülmüş durumda. Barınma şu anda en ciddi sıkıntı insani açıdan baktığınızda. Şehirlerin genel durumuna baktığınızda çok enkaz var. Bu enkazın kalkması, hukuki süreçleri önemli. Bina hasar tespitleri ile alakalı Hatay’da sil baştan yapıldı. Hatay’da yeniden hasar dereceleri ölçülüyor. İnsanlar evlerine girmeye korkuyor. Öyle ki çadırda kalan insanlar artçı depremde kendilerini çadırdan dışarı atıyor. Çocuklarımız ‘okulumuzu özledik’ diyorlar, bu gerçekten içimizi burkuyor. Herkes eski düzeninden kesitler hatırlıyor. Kırsalda durum biraz daha farklı. Herkes kendi evinin yanına çadır istiyor. Hayvanları var, ekilmiş arazisi var.

“ÇADIR TAKVMİNİNİN BELİRLENMESİ LAZIMDIR”

Hayvanlara bakmayınca olmuyor. Mevsimin tarımla ilgili yoğunlaşacağı mevsim. Kırsala biraz ağırlık vermek gerekecek. Gereken yapılmazsa tarımsal üründe düşüşler olabilir. Bütün deprem coğrafyası tarımın kritik olduğu bölge. Çiftçilere özel program gerekiyor. Çok sayıda traktör enkaz altında. Defne’de 300 hanelik bir köye uğradık. 300 ev var fakat sadece 45 çadır ulaşabilmiş. Şu anda en acil ihtiyacın çadır olduğunu tespit ediyoruz. Hükümetin çadırla ilgili takvim vermesi lazım. Türkiye’nin toplam kaç çadır talebi var. Ne kadarlık üretim veya ithalat planı var? Ne kadar zamanda karşılanacak? AFAD’ın merkezine ikinci gün uğradık. Sayın Fuat Oktay da oradaydı. İlk 2 günde yaklaşık 100 TIR’lık yardım toplanmıştı teşkilatlarımız vasıtasıyla. Adres göstermelerini istedik. Fakat AFAD özellikle ilk günlerde bunu yapamadı, dolayısıyla kendi dağıtım sistemimizi kurduk.

“ÇADIRSIZLIK GERGİNLİĞE SEBEP OLUYOR”

AFAD’a resmen yazılı sormadak, çadırlar kaç günde tamamlanacak diye. Sadece 2. gün uğradık, onun haricinde bir diyalog olmadı AFAD’la. Genel tabloyu öğrendik, bilgi aldık. Hükümetin acilen çadır temini ile alakalı takvim vermesi gerekiyor ki, vatandaşlarımız bilsin. Mutlaka takvim verilmesi lazım. Bu gittikçe gerginliğe sebep oluyor. 45 çadır gelmiş, 10 çadır geldiğinde bunu nasıl dağıtacaksınız. Kuzeye doğru gittiğimizde Kahramanmaraş, Adıyaman geceleri çok soğuk. Buralar da çok soğuk. Bazı köylerimizde, kentlerimizde ateş yakıp, sabahlamak zorunda kalıyorlar.

“SAYIN CUMHURBAŞKANINI ARADIM”

Depremin olduğu ilk günü akşamı sayın Cumhurbaşkanını telefonla aradım. Geçmiş olsun dileklerimizi ilettik. ‘Biz katkıda bulunabileceğimiz bir şey varsa buradayız’ dedim. 81 ilde teşkilatımız var. Bu süreçte yapabileceğimiz bir şey varsa kendisine söyledim. İlk günün akşamı bunu ifade ettim. Bu konuya özel bir şey söylemedi, dinledi. İkinci günden itibaren salı günü ve arkasından yapılan açıklamalarda gerçekten öfke, tehdit, dili not tutarım. Kendisine ‘yapabileceğimiz bir şey varsa yapabiliriz’ sözüme karşı bir cevabı olmadı. O gün itibariyle bana istatistikleri söyledi, ‘şu kadar kaybımız, yaralımız var’ dedi. Allah’tan rahmet diledik, karşılıklı dualarımızı ettik. Kısa bir telefon görüşmesi yaptık. İlk günün akşamı bu teklifi yaptım. Bu süreç ancak ve ancak hep beraber omuz omuza çalışarak atlatılabilecek bir süreç.

“KENDİ İMKANLARIMIZLA YOLA DEVAM ETTİK”

Bu kadar geniş coğrafyada merkezi hükümet imkanlarıyla bu sorunun çözümü mümkün olmayacak. Sivil toplum, dernekler, belediyeler, gönüllüler, ne kadar kaynağı varsa ortaya koymak gerekecek. İyi bir işbirliği ve organizasyonla bu sorun çözülecek. TIR’lar kamyonlar durduruluyor, el konuluyor. Yardım malzemesi olduğu tespit edilince el konuluyor, ‘bunu biz merkezden dağıtacağız’ deniyor. AFAD sistemi çalışmadı, teşkilatlarımıza dedik ki, ‘DEVA Partisi üzerinden bağış yapmak istiyoruz’ diyen vatandaşlarımız oldu. Madem AFAD’ın depo sorunu var, ‘biz dağıtalım’ dedik. Kendi imkanlarımızla yardıma devam ettik.

“CUMHURBAŞKANI SERT ÜSLUPLA AÇIKLAMA YAPTI”

Sayın Akşener ve sayın Karamollaoğlu’nun da sayın Cumhurbaşkanımızla telefon görüşmelerimiz oldu takip edebildiğim kadarıyla. Muhalefet diye genellemek doğru değil. İlk günden beri temkinli, yapıcı, sorunları tespit edici tutum aldık. İhtiyaçlarla imkanları buluşturmak konusunda iletişim köprüsü görevi görmeye çalıştık. Çetele tutmadık, kim nereye bağış yaptı diye. Kendi imkanlarımızla eksik, gedik neyse doldurmaya çalıştık. Televizyonda çok sert üslupla açıklamasını yapan sayın Cumhurbaşkanının kendisi oldu. Arkasından sözcüler ‘Cumhur ittifakı olarak sahadayız’ dediler. Sonra pisti kim yaptı kavgası çıktı. Bir belediye pisti tamir edebilir, siz onları da kucaklayın. Ülkenin envanterinin hazır olması lazımdı.

“MUHALEFETİ SUÇLAYAN BİR TUTUM TAKINDI”

İlk 48 saatle ilgili bir sürü sorumuz var. Yapılması gereken iktidarın memleketin kapasitesini kucaklayıp ‘sen şunu yap’ diye koordinasyona soyunacağına, muhalefeti suçlayan tutum takındı, bu doğru değil. Bazı ön plana çıkan isimlerle ilgili aleyhte kampanya başladı. Yardım yapacaksa bunu merkezi hükümet yapacak gibi. Öne çıkanları aşağı basma, itme doğru şeyler değil. İlk 2 hafta özellikle can kurtarma çabası vardı, önemli çabaydı. Şimdi kalan insanların sağlıklarını koruma, çocukların eğitim sağlık ihtiyaçlarını karşılama, insani odaklı çalışma gerekiyor. Son 7-8 gündür yardımseverlerin artık bu işten soğuduğunu, ‘nasıl olsa hükümet yapıyor, biz yapmak istesek engel oluyorlar’ diye bir azalma görüyoruz.

“İŞ MAKİNALARI NEDEN HEMEN BAŞLAMADI?”

‘Biz AFAD olarak gerekeni yapıyoruz’ diyerek yardım TIR’larına el koyuyorlar. Kolay kolay bizim kamyonlarımıza dokunamıyorlar, olay çıkar diye. Yaklaşık 10 TIR’ımıza el konuldu. Ama olmadı yapamadılar, her şey çok aksadı. İlk 48 saatle ilgili soru soruyorum. 11 il merkezini ziyaret ettikten sonra Gaziantep’te hükümete sorular sordum. Aynı soruları Pazartesi günü milletvekilimiz Mustafa Bey soru önergesini verdi. İlk 48 saatte bu kadar inşaat sektörü olan ülkenin iş makinaları, vinçleri enkazları kaldırıp yaşayan insanları çıkartma çabaları neden hemen başlamadı? Antakya bazlı vinçler 8 gün sürece dahil oldular. Biz bugün vinç operatörleri ile görüştük. ‘Biz buradayız’ dediler.

“İLK 48 SAAT NİYE GECİKTİNİZ DİYE SORUYORUM”

Gönüllüler koordine edilemedi. İlk 48 saat çok kıymetliydi. Zamanında kurtarılabilecek canları maalesef kaybettik. Bu gecikme niye oldu diye Cuma gününden bu yana sayın Erdoğan’a soruyorum. Devlet kurumlarımız niye çalıştırılamadı? Yürütmeden sonra tek kişi var. Şu andaki devlet sistemi öyle. Cumhurbaşkanlığı Devlet Sistemi demek bütün erkin toplandığı bir sistem demek. Bakanlar sekreterya gibi. Vatandaşlarımızın direk onunla temas olma imkanı olmuyor. Cumadan bu yana sürekli her gün soruyorum; ilk 48 saat niye geciktiniz diye soruyorum.

“AYNI SÜREYİ ÇADIRLAR İÇİN DE BEKLİYORUM”

1 yıllık süreyi depremle ilgili konutların inşasıyla alakalı süre olarak anladım. Seçimin takvimiyle alakalı anlamadım. Bu inşaatlar zaman alacak. 1 yıllık süre makul süre. Tünel kalıpla hızlı yürüyor inşaatlar. İnşaat demek iyi program, para demek. 1 yıl uzun süre. Çok sorun değil. Aynı süreyi çadırlar için de bekliyorum sayın Cumhurbaşkanımızdan. Vatandaşlarımızın çadır ihtiyaçlarını kaç günde tamamlayacaksınız diye soruyorum. Plan, program varsa açıklayabilmeleri lazım. Şu andaki yönetim sistemi tek kişide bütün yetkinin toplandığı sistem. Kurumlar arası protokol işledi işlemedi, asker vesayetinin ağır olduğu dönemlerden kalan yaklaşımlar bunlar. Ülkenin İçişleri Bakanı alarmı vermiş, uluslararası yardım çağrısı yapılmış. Demek ki felaketin büyük felaket olduğu depremden 1 saat sonra herkes anlamış. 104 ülkeden destek geldi.

“CUMHURBAŞKANINDAN NEDEN KORKTUNUZ?”

Bu kadar büyük felaketi 1. saatte anladınız da ‘aramızda protokol vardı, yoktu’ mazaretleri olamaz. Talimat beklemeden yapın Allah aşkına, deprem olmuş. Özgüveniniz varsa işi yapın geçin Allah aşkına. Herşey için talimat bekliyorsanız yanlış. Cepten cebe konuşuyor bugün bakanlar cumhurbaşkanı ile, nedir korkunuz? OHAL ilanıyla anayasa dışında bile yetkiler kullanabilen cumhurbaşkanı var şu anda. OHAL ilanı eğer medya özgürlüğünü kısıtlamak için kullanılacaksa, ekşi sözlük gibi sosyal medyayı karartmak ya da üçüncü gün sosyal medyayı yavaşlattılar. Acil ihtiyacı olan sosyal medyadan yazıyor. Televizyon kanallarına cezalar yağdırdılar. OHAL’i insanların haber alma özgürlüğünü kısıtlamak için ilan ettilerse buna karşıyız.

“KALİTELİ YÖNETİCİ SAYIMIZ ÇOK AZALDI”

“13 ALANDA POLİTİKALARIMIZI AÇIKLADIK”

Yetkisi olmayan ve adım atmaktan korkan, talimat gelmeden iş yapamayan yöneticilerin istifa edip etmemesinin çok da anlamı yok. 2001 krizinde hükümet ne yapmıştı? Dönemin Merkez Bankası Başkanı ve Hazine Müsteşarı istifa ettirdiler, geçtiler. Bunlar klasik ve yanlış işler. İstifa edecek varsa bu da bir kişi var, istifa etmesi gereken o kişidir. Zaten ilk seçimde milletimizin görevden alma süreci nihayete ulaşacaktır. Biz her konuda doğru olan ne varsa devam ettiririz. Eksikleri tamamlarız, yanlış olanı düzeltiriz. 6 parti olarak 2800 maddelik ortak politika dökümanı açıkladık. Şehircilik ve afet yönetimi ile ilgili ortak politika seti açıkladık. 13 alanda DEVA Partisi olarak politika açıkladık.

“99 DEPREMİNDEN SONRA İKİ KRİZ YAŞANDI”

Buranın tarihi ve sosyal dokusuna, kültürel zenginliğine uygun dikkatli çalışma gerekecek Antakya’da. Biz kısa, uzun ve orta vadede yapılacakların planını yapıyoruz. Çok ciddi kaynak gerekiyro. Servet kaybı var. Milli gelir, cari boyutu var. Çok ciddi bir döviz ihtiyacı olacak ülkenin Merkez Bankası’nın -65 milyara düşürüldüğü dönemde böylesi bir tabloyla karşı karşıya kaldık. Yedek akçeleri sıfırladılar. Kara gün geldi ak akçeler ortada yok. 1999 depreminden sonra Türkiye iki kriz yaşadı. Döviz dengesi bozulunca iki büyük kriz yaşandı. Sadece 99 depremi değil ekonomik deprem de büyük kaybımız oldu. İşin makro ekonomik yönetimi ve finans yönetiminin çok ciddi yapılması lazım.

“DEPREM BÖLGESİNDEKİ PSİKOLOJİ ÇOK FARKLI”

Depremden sonra bu ekonomi yönetimiyle ekonomik depremler yaşadık biz. Bu işin ekonomi tarafı çok kritik olacak. Yakınlarını kaybeden herkes şu hissiyata sahip; erken müdahale edilseydi oğlum, kızım, annem, babam kurtulabilirdi diyor. Geç kalınmış olmanın acısını, büyük soru işaretlerini herkes yüreğinde taşıyor ve soruyor. Ankara’da bir depremzede dedi ki, ‘Benim kardeşimin eşi ve 3 çocuğu vefat etti, dördüncü çocuk kurtuldu. O çocukların sesini duyuyordum, 4 gün bir şey yapılmadı’ dedi. Bunun siyasi tabloya etkisini bilemiyorum. Deprem bölgesindeki psikoloji o kadar farklı ki, inanın bunu düşünemiyoruz.

“ÖNEMLİ OLAN POLİTİKALARDIR KAPTAN DEĞİL”

Depremden önce ‘aday kim’ diye soruluyordu, üç haftadır böyle bir şey yok. Adayla ilgili süreç önemli, kısa bir zaman içinde bitirilmesi lazım. Ortak aday, ‘bir kral gitsin yerine hangi kral gelecek’ meselesi değil. Takım çalışmasından bahsediyoruz. Bu takımın her alanda 2800 alanda sıraladığı politika seti var. Madem takım çalışması olacak bu, takım kaptanının kim olacağı o kadar da önemli değil. Tabii ki insanlar merak ediyor ama, futbol takımı düşünün, takım kaptanlığı kolluğunu birisine takarsınız nihayetinde. Biz ‘Cumhurbaşkanı adayının tespitinden önce anayasa çalışmasının bitmesi gerekiyor’ dedik. 84 maddelik anayasa değişikiliği paketini tamamladık. 6 partinin yarınlar için düşündükleri, planladıkları önemli idi, bunu da tamamladık.

“VATANDAŞLARIMIZIN NABZINI TUTMAK İSTİYORUZ”

Bizim ortak adayımız Cumhurbaşkanlığı yetkisini kullanırken kendisini destekleyenlerle istişare ederek kullanacak. Adaylarla alakalı ağzımızdan tek bir kelime çıkmadı bugüne kadar, ima dahi etmedik. 14 Mayıs’ta eğer seçim olursa zaten geriye doğru takvimi işlettiğinizde Mart’ın ortasında belirlenmesi lazım. Mart’ın ortasına iki hafta var. 18 Haziran’da yapılırsa birkaç hafta daha var. Artık süreç çok yakın. Biz öncelikle toplumumuzun, vatandaşlarımızın nabzını tutmak istiyoruz. Deprem bölgesinde durum nasıl, vatandaşlarımızın göç ettiği şehirlerde durum nasıl? Başta İstanbul olmak üzere deprem riski taşıyan illerimizde durum nasıl? Arkadaşlarımız sürekli insanlarla görüşüyor, hissiyatı anlamak istiyoruz. Arkasından da kampanyamızın ana hatlarını oluştururuz. Biz zaten 22 tane eylem planı ile her alanda ne yapacağımızı çoktan çalıştık bitirdik. Afet yönetmeliği eylem planını açıkladık. Planımız yerinden yönetim diyor. Muhtarlara kadar yetki ve imkan var diyor. Yerel imkanların derhal harekete geçmesi gerekir diyoruz biz. Biz hazırız. Bütün 22 eylem planından 50 ayrı seçim kampanyası üretebiliriz. Biz seçimden sonra ülkeyi nasıl yöneteceğimizi bütün detaylarıyla hazırlamış durumdayız.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir